gündelik bir koşuya indirgedik yaşamımızı. kısa erimli, ulaşılması gereken hedefler, ulaşılan hedefler, ulaşılamayanlar. sevinç, üzüntü, kaygı, korku, keder ilişkili duygular, bir de acı-elem.
yaşamla ölüm arasında heybeyi doldurma telaşı. heybenin de yanında gitmeyeceğini bilerek.
gözün ufku sanıldığının aksine daralmış. hatta kentlerde ufka bakılmaz, kırda isa bakılır, garip bir iç ferahlaması ona da anlam verilemez. gündelik hayatın sınırlılığı, darlığı istenilen övülen bir durum. bir genele bağlanmak “macro”lar ise şimdilerde tu kaka. ya da “herkesin kendine göre macrosu var” denilerek, nesnellikten koparılarak, değersizleştirildi. (ilginçtir ki öznelleştirme bazen değerli hale getirmek için kullanılır bazen değersiz; örneğin bir tüketim nesnesi alabildiğine genel iken sanki bireyin özel seçimi imiş gibi gösterilerek yüceltilir. iş makrolara-eş değişle büyük- genel kavrayışlara gelince de tam tersi işler)
gündelik hayat dar bir çemberin içindeki elemanlardan oluşur. kümeye ancak tüketim nesneleri girer. geleneksel diyebileceğimiz kimi değerlerde ancak tüketimle ilişki içinde kümede kendine yer bulur. aile: ev, perde, halı, çamaşır makinesi, araba, krediler… çocuk giysiler, mamalar, sağlık, eğitim tüketimleri, yaşlılıkta sosyal güvenlik, bakım hizmetleri (özellikle kız çocukları bakım hizmetleri için kodlanmış sanki)
kuşaktan kuşağa aktarılan tüm bu tüketim ilişkilerine ek olarak bireyselleştirilmiş rekabet; daha iyisi, daha üstü olma çabası ve bunlarla ilişkilendirilmiş gönenç, gurur duyma, başarı öyküsü, ailesel ve bireysel kibir. devlet, vatan vb. değerler tüm bu tüketim çemberinin korunmasını ifade eder. ki kendiside aynı zamanda tüketime ulaşma aracı olabilmektedir. millet esasında vatandaşların toplamı tarafından oluşuyor gibi algılansa da hem herkesin içinde olduğu hem olmadığı soyut bir katagoridir. bu soyutluk da ayrıca işlevseldir.
dönelim gündeliğe; her ne kadar
macrolar eleştirilse de yerleşik düzeninin de yukarıda kısaca bahsedildiği
üzere oldukça etkili, yerleşik macroları vardır. ancak genelde macrolar söz
konusu olduğunda bunların sözü edilmez.
neden gündelik üzerinde durmak önemlidir öyleyse. çünkü her ne şeklilde
ne yaşanırsa yaşansın, somuttur, yaşanmaktadır. eleştiri de bu yüzden ilk
adımını bu çemberde atar, bir yeni macromuz olacaksa da bu çemberin, gündeliğin
alanında, içinde uygulanacaktır. yukarı da biraz örnekledim devam edelim; nedir
bu gündeliğin en geneli, özel şeylerden
soyarsak olup biteni, ne kalır? alış-veriş, iş-para. iş: para kazanmak için.
para tüketim nesnelerine ulaşmak için (tabi paran kadar :) )
(gündeliğin sınırları vicdanın da sınırlarıdır. hiçbir irkilme- eğer gündelik derinlemesine sorgu konusu yapılmamışsa- gündeliği sarsacak bir şiddete ulaşamaz, kısa sürede sönümlenir. gündeliğin sürmesi esastır, çünkü tüketimin ve de asıl olarak üretimin sürmesi esastır. bu esas oluş bir tür macronun gündeliğimize yedirilmiş bir prensibidir, oldukça da iyi, düzenli, sistemli çalışır)
gündelik her ne kadar özel de görünse, özelleri soyutlandığında kalan tortuları itibarı ile, gündelik dışından belirlenmiş, işleyen bir hapishanedir; birey için ve de toplum için. anlamı üretmek birey için gerçekten özel olanı yaratmak olacaksa, bu o duvarları yıkmak değilse de aşındırmakla mümkün olacak. (biliyorum ne yıkması, burada memnunum diyen milyonlar ve daha fazlası var diyeceksiniz) türkçenin gücüyle özne olma hali, tamda gündeliğin çemberlerine yapacağımız müdahaleler ile başlıyor. yeni bir şey yapma olabilir bu ya da olağan olan bir şeyi yapmama, yapılmasını engelleme. bir küçük adım, düşünce, düş bir başlangıç, bir esin olabilir; yeni bir genel, macro için. iş dediğimde yeni bir anlam katmak, tüketim zincirinden kopmak, giderek insanlık tarihi kadar eski özel mülkiyet macro düzenini sorgulamak, sekteye uğratmak. ille de macro bir iş yapmaya biliriz, yeni için micro bir adım, gündeliğin başka bir yerden esinlenmesidir. değil mi k i
(esin içinde insanlığın yerince deneyimi, bir kimi, ütopyası var; düşün ki oyle bir gündelik ki onda insan insanı sömürmüyor-sömüremiyor: ve de daha başka şeyleri; hayat bugün hiç bilmediğimiz şekilde tanımlanıyor)
gündelik yaşamımızı düşünmek gerek; yanımıza yardımcılarımızı alarak; eşimiz, dostumuz, sanat, felsefe, bilim ...)
05/08/2021, K:A
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder