Pazartesi

10 Ekim

 “İçimiz hep acıyacak,

kalbimiz örse vuran çekiç gibi kararlı vuracak,

gülüşünüzle aklımız bileylenecek,

size baktıkça;

bir sınıf öğrenecek, hakkı olanı almayı evrenden”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

10 Ekim 2015, biz orda olanlar, her birimiz kendi hayatlarımızda yarılma yaşadık, öncesi ve sonrası oldu bizler için. Öyle ya da böyle, bir yarılma. Dışa yansıtmalarımız belki farklı oldu. Yedi yıl geçti üzerinden, yedi yıl geçmiş, pazar günü mezarlık anmasında işitince fark ettim, kâh unutarak, kâh hatırlayarak, hiç unutmadan olmazdı, hayatta kalamazdık. Ama her zor anımızda hatırlayarak, yola devam etme azmi bularak. Nirengi oldu adeta ruhlarımız için. 

Nedendir? 10 Ekim Ankara Gar Katliamı toplumumuzun geneli için sessizce geçiştiriliyor. Neden ki, bir insanlık suçu değil mi? Gizli birer İŞİD hayranı mısınız? Yoksa, biliyorsunuz kamu yetkililerinin bilgisi dahilinde olup bitti her şey, ondan mı sessizliğiniz? Ambulanslar çalışmadı, zaman verdiler, ölü ve yaralıların üzerine gaz sıkılması için! Tanırsınız elbet emri vereni; ordaydı, kara gözlükleriyle! Ondan mı susuşunuz?

Evet, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı! Böyle tarihe geçti, o gün saat 10.04’de havalanan güvercinler. Geçti artık, susmak kar etmez. Oldu! Hepimizin ülkesinde, BARIŞ için alanlara inen emekçilerin üzerine şarapneller yağdırdı, caniler; resmi gözetimle, bıyık altından gülüşlerin. Ve sustuk! “Ne İşleri Vardı Orda” sorusu da yazıldı sayfanın bir kenarına!

Bizler, o günü yaşayanlar için, fazla acıydı, kimimiz, şarapnelle, kimimiz yaşananların acısıyla dağıldık; kalanlarımız yedi yıldır, sarıyor, kanayan yarasını, umursamasını yitirmiş toplumda, topluma inat ve hatırlatarak İNSANLIĞI. Ondandır, mezarlıklarda buluşmalarımız, her zayıf anımızda dönüp bakmalarımız, 10 Ekim’e.

Barış’ta, demokrasi’de ancak işçilerin ve emekçilerin, kendi öz taleplerini önlerine rehber olarak koyduklarında hayatta yaşam bulacak, biliyoruz, ondandı o iki caninin, oraya yollanması. “Zinhar bu işlere bulaşmayın”ın uyarısıydı.  

Susmalarımız da, korkmalarımız da gerçekti, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı gibi, gerçekti. Henüz emeğimizin gücüne inanmamamızdan, karşımızdakinin gözümüze dev görünmesindendi. Türlü yaralayıcı soruların, yere bakmaların, suçlamaların da nedeni oydu, neleri başarabileceğimize inanmaması, emeği ile yaşayan, emeğinden başka satacak bir şeyi olmayanların aklına ve yüreğine inanmamasıydı. Belli ki henüz daha olgunlaşmamıştık ve en yüklü başaklarımızı kurban verdik.

Kimse unutmadı o günü, bütün olarak. Ama henüz özgürce konuşmayı öğrenmedik, emeğimizi çalanlara karşı, bizi bize düşman edenlere karşı tek yumruk olmayı öğrenmedik, susmalar ondan, çare olandan çaresizce uzak duruşumuzdan.

Durdukça büyüyen suçumuzdur, BİL, ey işçiler, emekçiler! Toprağın altında solucanlar gibi, yaşamak değil, yaşamak güneşe yüzünü çevirmek! Anmaksa her gün anmak, sömürünün ve her çeşit baskının her anında direnişle anmak!

 Susma! Birleş! EMEK, BARIŞ, DEMOKRASİ için!

K:A

 

1 yorum:

hepsi alıntı- hepsi iade

  kutsal kitaplardan alıntı bir akıl hocasından alıntı bilmediğimiz bir yerden hepsi alıntı hayat   tüket! karttan çek! en y...