denemeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
denemeler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi

10 Ekim

 “İçimiz hep acıyacak,

kalbimiz örse vuran çekiç gibi kararlı vuracak,

gülüşünüzle aklımız bileylenecek,

size baktıkça;

bir sınıf öğrenecek, hakkı olanı almayı evrenden”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

10 Ekim 2015, biz orda olanlar, her birimiz kendi hayatlarımızda yarılma yaşadık, öncesi ve sonrası oldu bizler için. Öyle ya da böyle, bir yarılma. Dışa yansıtmalarımız belki farklı oldu. Yedi yıl geçti üzerinden, yedi yıl geçmiş, pazar günü mezarlık anmasında işitince fark ettim, kâh unutarak, kâh hatırlayarak, hiç unutmadan olmazdı, hayatta kalamazdık. Ama her zor anımızda hatırlayarak, yola devam etme azmi bularak. Nirengi oldu adeta ruhlarımız için. 

Cumartesi

Çözüm

 


(özne kavramı üzerinden bir çözüm-leme denemesi)

 Bildikti her şey, sıralıydı, hayaller, umutlar arada öfke; dâhildi hepsi hayata. Dertlere de çare vardı- zor bulunsa da- vardı, olmadığı zaman da ötelerdik.. Göründüğü gibiydi işte.

Göründüğü gibi miydi?

 Tarihselliği içinde özne ve özneleşmek güncel ve de günlük bir iş olarak kişinin hayatında tüm anlam (mana) sorunlarının merkezinde yer aldı, alıyor. Farkında olalım olmayalım bilinçli olmaya başlayışımızın basımıza sardığı bir “dert”  diyelim.

Pazar

İlke-ler Üzerine

 

(Friedrich Engels’den hareketle bir deneme)

 


“Also um Prinzipien handelt es sich bei ihm, um aus dem Denzen, nicht aus der äußern Welt, abgeleitete formale Grundsätze, die auf die Natur und das Reich des Menschen anzuwenden sind, nach denen also Natur und Mensch sich zu richten haben. Aber woher nimmt das Denken diese Grundsätze? Aus sich selbst? Nein, denn Herr Dühring sagt selbst: das rem ideelle Gebiet beschränkt sich auf logische Schemata und mathematische Gebilde (welches letztere noch dazu falsch ist, wie wir sehn werden). Die logischen Schemata können sich nur auf Denkformen beziehn; hier aber handelt es sich ur um die Formen des Seins, der Außenwelt, und diese Formen kann das Denken niemals aus sich selbst, sondern eben nur aus der Außenwelt schöpfen und ableiten. Damit aber kehrt sich das ganze Verhältnis um: die Prinzipien sind nicht der Ausgangspunkt der Untersuchung, sondern ihr Endergebnis; sie werden nicht auf Natur und Menschengeschichte angewandt, sondern aus ihnen abstrahiert; nicht die Natur und das Reich des Menschen richten sich nach den Prinzipien, sondern die Prinzipien sind nur insoweit richtig, als sie mit Natur und Geschichte stimmen. Das ist die einzige materialistische Auffassung der Sache, und die entgegenstehende des Herrn Dühring ist idealistisch, stellt die Sache vollständig auf den Kopf und konstruiert die wirkliche Welt aus dem Gedanken, aus irgendwo vor der Welt von Ewigkeit bestehenden Schematen, Schemen oder Kategorien, ganz wie - ein Hegel.” Anti Duhring s. 32-32 ,Friedrich Engels, Dietz Ferlag 1894

 

“Demek ki, ona göre önemli olan şey ilkelerdir., doğaya ve insan dünyasına uygulanması, dolayısıyla doğa ve insanın uyması gereken, dış dünyadan değil, düşünceden türeyen kesin ilkelerdir. Ama düşünce, bu ilkeleri nerden alır? Kendisinden mi?  Hayır, çünkü  Bay Dühring kendisi söyler arı düşünme alanı mantıksal şemalar ve matematiksel yapılarla sınırlanır (bu son kesinleme, ayrıca, ilerde göreceğimiz gibi, yanlıştır da). Mantıksal şemalar, yalnızca düşünce biçimleri ile ilgilidir: oysa, burada söz konusu olan yalnızca Varlık, yalnızca dış dünya biçimleridir, ve düşünce, bu biçimleri, hiçbir zaman kendiliğinden değil, ama tastamam, ancak dış dünyadan çıkartıp türetebilir. Ama böylece, tüm ilişki tersine döner: ilkeler araştırmanın çıkış noktası değil, sonucudur; doğaya ve insanların tarihine uygulanmazlar, bunlardan soyutlanırlar; doğa ve insan dünyası ilkelere uymaz, ilkeler ancak doğa ve tarihe uydukları ölçüde doğrudur. Sorunun tem materyalist anlayışı budur…”  Anti Duhring s. 92, Friedrich Engels, Sol yayınları 1977, çeviren Kenan Somer

 

I.

İlkeler üzerine Engels yazmış Durhing’e yanıtında -, ne gerek var? Aslında bütün tartışmanın özeti orada seç birini işte!

Lakin, ilkeler konusunda Durhing’e katılmıyorsan kucağında pimi çekilmiş bir bomba bulursun, buldum. (zihin buralara  girmeyi pek istemez, rahat uykusunu bozmak istemez, farkında da olsa, o yüzden bir itki ister, bu da benim itkim olsun kendime. )

Çarşamba

son-bahar


 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

sana özgeydi

 

deniz kokusunda

serinliğinde 

bir bahardı   

 

açtık kollarımızı

yelkenimiz şişinirken

saçlarımızın arasında yeni dünyalar

gözlerimiz yüz yılların kiniyle aydınlık

 

Pazar

kime kime, sana, bana; ona yok!


 

 

 

 

 

afganların düşündürdükleri

gölgede kalmayı seçtiğimiz günler

başkaca yol bilmiyorduk

öfkemiz ellerimizi keserdi

katlanabilmek için yükümüze

beynimizi budardık

 

günlerimiz ekmek kavgasında geçse de, hep bir gündem gelir, girer ekmeğimizin arasına. şimdilerde afganları katık ettik çay saatlerine öğle paydoslarına.

 

afganlar geldiğinden bu yana bir korkudur bir öfkedir gidiyor. araya oldukça büyük orman yangınları,  kentleri alıp götüren seller sıkıştırdık. öfkemize acı/ üzüntü molası verdik. (tabii kadın ve işçi cinayetlerinden kalanlar olarak) şimdi devam.

 

Cumartesi

ben-cil hallere güzelleme denemesi (çalakalem bir yazı)

 


  

 

 

 

 

 

 

 

 

bencil: tdk; sıfat yalnız kendini düşünen, kendi çıkarlarını herkesinkinden üstün tutan, hodbin, hodkâm, egoist:
      "bencildir insanoğlu, bencil olduğu için de yalnız kendi dertlerini düşünür, yalnız onlara inanır." - nurullah ataç

 kişilerin kendine yakıştırması açısından sahipsiz sıfat, bencil. dışa dönük olarak kullanılır genellikle. orada birileri bencildir. çelişki karşıtı olan şeyin az rastlanır olmasıdır ve daha ziyade bu karşıtın içe döner, kendine yakışır olmasıdır. (sahipsiz derken sahiplenilmeyen, sahiplenilmek istenilmeyen; bencil)

 hal bu ki ben- den geliyor kendisi oysa. insan ben-ini inkar içinde değilse, bir ben yıkımda değilse neden ben-e ilişkin olandan rahatsız ola ki. ben-ini yok etme faaliyeti içinde olmak çokça rastlanan bir durum değildir. kolayca da olmaz, bir anomaliliğe işaret eder, ya da bize öyle bir çağrışım yapar, en azından.

Cuma

o zaman

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

yaşama gölge düşmüştü

herkesin üzerine tek tek

çok az insan kalmış üzerine gölge düşmemiş, belki

o zamanda kimse bir şey söylemiyordu kimseye

 

Perşembe

gündelik

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

gündelik bir koşuya indirgedik yaşamımızı. kısa erimli, ulaşılması gereken hedefler, ulaşılan hedefler, ulaşılamayanlar. sevinç, üzüntü, kaygı, korku, keder ilişkili duygular, bir de acı-elem.

 yaşamla ölüm arasında heybeyi doldurma telaşı. heybenin de yanında gitmeyeceğini bilerek.

hepsi alıntı- hepsi iade

  kutsal kitaplardan alıntı bir akıl hocasından alıntı bilmediğimiz bir yerden hepsi alıntı hayat   tüket! karttan çek! en y...