"bekleyiş yıkıntıdır" demiş adsız bir şair
bir derin yalnızlığa düşmüştü kadın
bedeni yüreğinin üstüne yıkılır gün be gün
"bekleyiş yıkıntıdır" demiş adsız bir şair
bir derin yalnızlığa düşmüştü kadın
bedeni yüreğinin üstüne yıkılır gün be gün
sana özgeydi
deniz kokusunda
serinliğinde
bir bahardı
açtık kollarımızı
yelkenimiz şişinirken
saçlarımızın arasında yeni dünyalar
gözlerimiz yüz yılların kiniyle aydınlık
afganların düşündürdükleri
gölgede kalmayı seçtiğimiz günler
başkaca yol bilmiyorduk
öfkemiz ellerimizi keserdi
katlanabilmek için yükümüze
beynimizi budardık
günlerimiz ekmek kavgasında geçse de, hep bir gündem gelir, girer ekmeğimizin arasına. şimdilerde afganları katık ettik çay saatlerine öğle paydoslarına.
afganlar geldiğinden bu yana bir korkudur bir öfkedir gidiyor. araya oldukça büyük orman yangınları, kentleri alıp götüren seller sıkıştırdık. öfkemize acı/ üzüntü molası verdik. (tabii kadın ve işçi cinayetlerinden kalanlar olarak) şimdi devam.
Göçük bedenler altında kaldıysa da ruhlar
ses verir koşturmacasında
buradayım
hepimiz göçük altında kaldık
kentler yıkılırken
gelmekte olanın gümbürtüsüyle
yeni bir dünyayı inşa etmek üzere ayağa kalkan emekçiler
barış emeğin gür sesi
aktılar sokaklarından kentin meydanlarına
üzerlerinde umudun son bahar yaprakları
çıp çığlık seslendiler “ayağa kalk”
kendine küskün insanlık
omuzlarını silkti çocukça
dalgın yolları izler günün
genzini yakan hava güvensiz
boşluğa akan gözlerin
çınlar, kaybolup giden uğultu
tamı tamına defterin
hesabını tutmaya devam eder
fazla mesaisini zamanın
kış güneşinde yitik ülkem
özlemine kanarım çiğ çiğ
bir andan bir ana donar mutluluk
bir andan bir ana akar hüzün
kutsal kitaplardan alıntı bir akıl hocasından alıntı bilmediğimiz bir yerden hepsi alıntı hayat tüket! karttan çek! en y...